7 Mart 2013 Perşembe

Ne Kadar İçtensin?



içten

“Seni seviyorum”, “Seni seviyorum” , “Seni seviyorum”... Ne kadar romantik, duygusal, anlamlı... Söylenmesi, yazılması, çizilmesi... Oysaki ağızdan çıktığı anda, kelimelere dönüştüğü anda değerini yitiren birşey olduğunu farkettiğinizde acaba sevmekten de vazgeçer miydiniz? Elbette vazgeçmezdiniz. Çünkü sevmek “içten” gelen bir şeydir..

Peki içtenlik nedir? Tomurcuk kırıldığında çiçeğe dönüşür. Kalp kırıldığında hislere. Çiçek ise kırılmaz. Kırılan tomurcuktur ve iyi bir amaç uğruna olur bu. Şimdiye dek sevmek olarak düşündüğünüz şey sevgi değildi. Gerçek sevgide kalp kırıklığı yaşanmaz. Kalp kırıklığı sadece ve sadece isteklerin, beklentilerin, umutların kırıklığıdır.

Çocuklar kendilerine en fazla “seni seviyorum” diyenleri değil, bunu hiç telafuz etmeyen ama hal ve tavırlarıyla belli eden, hatta “cool” davranan nine veya dedelerini en çok severler.

Ah şu kelimeler.. “kelimeler yetersiz kaldı” deriz çoğu zaman. E yetersiz ise söyleme kardeşim, sadece hisset. Sabahtan akşama kadar kelimelerin içinde boğuluruz. Herşeyin bir amacı ve hissayatı olmalıdır bizim için. Bu amaç arayışı içerisinde amaçlarımızı yitiririz. Kelimeler endişelerin kaynağıdır. Kelimeler olmadan endişelenmeniz mümkün değildir. Şimdi 10 dakika kadar hiç bir kelime kullanmadan endişelenmeyi deneyin. Yapamazsınız, kelimelere mahkumsunuz. Dostluklar, ilişkiler bile kelimelere bağımlıdır. “Çok güzelsin”, “seni seviyorum”, “sen harikasın” gibi laflar duyduğumuzda egomuz şişer, çoğu kadın buna tav olur, aşık olacağı yoksa bile aşık olur. Değer verdiğiniz, içten hissettiğiniz şeyleri kelimelere dökemezsiniz. Gerçek dostluğun, gerçek sevginin kelimeleri yoktur.

Abdullah diye çok sevdiğim ve bu sevgiyi kelimelere dökemeyeceğim bir arkadaşım var. Evli ve şimdi yeni baba oldu. Onlara gittiğimde eşi mutfakta iş yaparken 15 dakka sonra çıkar gelir. “Ya kulağımı dayadım birşey duyar mıyım diye, iki insan bir araya geip 15 dakika öylecene oturur mu yav?” diye dalga geçer. Sevdiğiniz biriyle beraberken sadece susmanız bile yeterlidir. Sevginizi kelimelerle ifadeye gereksinim yoktur. Dostlarınızdan, sevdğinizden hep kelimeler istersiniz. Size ne kadar değerli olduğunuzu, sizi ne kadar sevdiklerini söylesinler istersiniz. Sevdikleriniz size hiçbirşey söylemeden dahi sadece yanınızda olmaları yettiği an gerçek içtenliğe kavuşacaksınız, sessizlikte bile..

Güneşin doğuşunu, batışını, açan papatyaları seyredersiniz. Elbette çok güzel duygular oluşturur içinizde. Ne zaman bunu kelimelere dökmeye çalıştınız, o zaman içtenliğinizi kaybedersiniz. Artık o düşünceler geçmişte kalan hislere dönüşür. “Istanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı”.  

Güzel bir şey görürsün. Hemen onu satın alıp evin bir köşesine koyarsın. Ona her gün bakar mısın? Her gün aynı güzle hisleri besler misin? Güzel bir şey karşımıza çıktığında hemen ona sahip olmak isteriz. Sahip olma aşaması o güzelliğin içine eder. Güzel bir kız yada oğlan gördüğünüzde onları o kadar çok sevmek istersiniz ki onlara nefes alanı bırakmazsınız. Olan budur! İnsanlar sevgilerin altında boğulmaya başlar. İnsanlar aşk acısı çeker! Aşk yoksa acı da yoktur. Birine aşık olduğunuzda yüzünüze bakıp bir tebessüm alamazsınız dünyanız yıkılır. Sevmediğiniz biri ise acıtamaz. Acı sevginin bir parçasıdır. Bunu ise kabullenmek istemezsiniz. Her zaman güzel sözler duymak ve sevilmek istersiniz. Güzel olanı sahiplenmek yerine ona teslim olmak gerekir. Güzelliği seversen güzellik baki kalmaya devam eder. Güzel bir çiçek gördüğünde tüm kalbinle hissedersin, onu koparmak istemezsin, güzelliği baki kalır.

Sevgi bütünlüktür. Akarsu gibidir. Herşeyi beraberinde sürükler. Bunun içinde suya düşen mis kokulu çiçekler de vardır, suya atılan moloz parçaları da. Su demez ki, “sen çiçeksin gel, sen pisliksin gelme!”. Suya süt de döksen onu taşır, işesen onu da taşır. Hayatın kendisi de akarsu gibidir.

Olan bitene çok takılırsanız geçmişe kanca atmış olursunuz, olduğunuz yerde ağırlaşır, taş gibi batarsınız. Olan biten, başımıza gelen herşey taş gibidir. Yapmanız gereken “bırak gitsin” felsefesidir. Hayat bunlarla dolu olacak, kimisi iyi, kimisi kötü. Bazen istemeden birilerini incitirsin, bir başkasını incitememek için ekstra çaba sarfedersin, bakarsın onlar da incinmiş, bazen istemeden kendin incinirsin. Herkes bir kalp kırıklığı yaşar. Bu olgun bir zihnin yada olgunlaşmış bir sevginin doğasına aykırıdır. Bu tip sorunlar yaşadığınız insanlarla günler hatta seneler sonra biraraya geldiğinizde yapmanı gereken tek şey hiç birşey olmamış gibi davranmaktır. Hatta ilk defa biraraya geliyormuşcasına. Tamam bir zamanlar aranızda birşeyler yaşandı, sonra ayrı düştünüz falan filan.. Ne olmuş yani! Şimdi tekrar biraraya geldiniz, kendi safınızda hiç birşey olmamış gibi davranın, sizin dünyada hiçbir düşmanınız yok. Hayatı da hiçbir düşmanınız yokmuş gibi yaşayın.

“Seni seviyorum”a dönecek olursak... Bizim sorunumuz sevgimizi çok fazla ifade etme ihtiyacı duymak. Sevginizi çok fazla ifade etmeye başlarsanız, ifade edecek başka birşey kalmamaya başlar. Zaten herşeyi ifade ettim diye düşünmeye başlarsınız. İçi boşalmış bir hale döner. “Ne kadar güzelsin, seni çok seviyorum” diyebilirsiniz. Bunlar sadece kelimelerden ve düşüncelerden ibarettir. İçerde olan biten birşey yoktur çoğu zaman. Orada akan birşey yoktur, içtenlik yoktur. Karşıdakine bir fikir verme çabasıdır. Kelimeler bir kere ağızdan çıktı mı düşünceler artık mazileşmeye başlar. Kimseyi sevgiden dolayı sorumlu tutamazsınız. Sevgimden sorumluyum, bugün çok sevgi doluyum, yarın bu kadar sevgi dolu olamam, dün daha çok sevgi doluydum diyemezsiniz. Peki içerde olup biten ne? Bu benim içimde olan birşey, karşıdaki insan bundan sorumlu tutulamaz. Kişinin sadece ve sadece kendine odaklanması bir evrim niteliğindedir. Kalpteki ve zihindeki gereksiz yükleri kaldırdığınızda sevgi kendiliğinden daha fazla akmaya başlar. Bu sevgi ilahi sevgi olur. İçtenliğinizi içten yaşarsınız. Bunu karşıdaki insana ispat etmeye kalkışmak problem yaratır.
“Seni seviyorum”un ispata ihtiyacı yoktur. Bunu anlarlarsa anlarlar. Gerçek içtenlik kendi içinde zaten içten olduğunu hissetmektir. Bunu kanıtlamana yada içten olmaya ihtiyacın yoktur. Olduğundan daha içten olmana da imkan yoktur.

Sevgi çok fazla telafuz edildiğinde kısa ömürlü olmaya başlar. Onu bir tohum gibi toprağın altında tutup sürekli sulamanız gerekir. Bir insanı onu sevdiğinizden haberi olmayacak şekilde sevmelisiniz. Bunu bir sır olarak saklayın.  Peki sır olarak saklayacaksın da ne olacak? Sevgin meyvelerini hareketlerinde vermeye başlayacak. Defalarca “seni seviyorum” demek ise tam tersi yok edici olacak.

Aydınlanmış bilge bir insan kimseye “seni seviyorum” demez. Bunu ancak hissedersiniz. Her bakışta, her nefeste sevgiyi deneyimlersiniz. Mevcudiyeti bile sevgidir. Bu aydınlanmış sevgidir. Sevgi kelimelerden öteye geçmiş, maddeleşmiştir. Artık oturduğun yer bile senin sevginin titreşimleriyle doludur. Kanepe sevgiyi emer. Tüm canlılar tüm atmosfer sevgiyi çekmeye başlar.

Gerçek içtenlik zaten içinde içten olduğunu bilmek ve bu konuda rahat olmaktır. Ne başkalarını buna ikna etmeye nede kendinizi bir şekilde ifade etmeye ihtiyacanız vardır. Tohumun filizlenmesi için içerlerde bir yere gömülmesi gerekir. Ondan sonra filizlenmeye başlar.

2 şey gerçek olablir: biri ilgisizlik bir de sevgi. Birine karşı ya ilgisizsindir yada seviyorsundur. Sevginin pek çok lezzeti vardır. Öfkeli olduğunda da orda sevgi vardır. İlgisizlik atalettir, masa gibi. İçinizdeki ilgisizliği öldürdüğünüzde herşeyin ve herkesin birbirine bağlı olduğunu görürsünüz. Hepimiz içtenizdir.
Karşıdaki insanın size içtenlik duyma kaygısı sizin içtenliğinizi yok eder. Bu çok önemlidir. Peki ne yapmalıyız? Gülümseyip geçin. Onların kendi başlarına içten olmalarına izin verin.

“3 aydır beraberiz, bana bir kere bile sevdiğini söylemedin, oyun mu oynuyorsun benimle!” çok rastladığımız bir repliktir ve duracağı varsa da kaçar gider karşı taraf. Yada dokuz takla atar ne kadar içten olduğunu ve sevdiğini ispat etmek için. Dil üstüne dil döker. Halbuki buna ihtiyaç yoktur, onun hala yanında olması zaten yeteri kadar kanıttır. Fazlasını istemek, ispat istemek, ifade etmesini istemek nankörlüktür, bencilliktir, acizliktir. Onu olduğu gibi kabul etmemektir. Kendi içtenliğinizin yok olduğu andır.
Bazıları da ifade manyağı olurlar. O kadar çok kendini ve sevgisini ifade etme gereği dıuyarki karşısındakini bayar, usandırır, kaçırtır. Sevgideki çekicilik yok olur.

Karşı tarafın içtenliği? Bundan en ufak bir şüpheniz dahi olmasın. Karşı tarafın içtenliğinden şüphe, kaygı, merak duyduğunuz anda sizin içtenliğiniz yine yok olur. “Herkes beni seviyor” demeye başladığınız an, o anda orda sevginin s’si bile yoksa bir anda evrenden sevgi akmaya başlar. Sevginin sırrını ele geçirdiniz.

Biri gelip size kırıcı bir laf edebilir. Aslında kimse sizi incitemez. Sadece kendiniz yapabilir bunu. Gerçek içtenlik senden başka kimsenin varolmadığını görmektir. Yani karşındaki de senle BİR’dir. Senin bir parçandır aslında. Hepsi sensindir. Onla senin aranda fark gözetmediğin an gerçek içtenliğe ulaşırsın. Gerçek içtenlik tepkisizliktir.Tepki olduğu zaman, o yapılması gereken bir iş’e dönüşür.

Hepinize içten sevgilerimle...


Pozitif Düşünce Safsatası



positive
"Öğretilerin hepsinde bu var, “secret”da bu var, EFT’de, bilumum teknikde bu var. Sen ne diyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim. Herkes modern hayatın getirisi stresle başa çıkmanın yolunu bulmuş: Pozitif Düşünce. 

Negatif olan herşey sadece pozitif düşünerek pozitif olabilir mi? Pozitifi düşünerek negatifi yok etmek mümkün mü? Düşünmek tek başına yeterli mi peki? Sistem neye inanacağımızı, neyi öğreneceğimizi, neyin iyi olduğunu bizim yerimize belirliyor. Amerikan uydurması koca bir yalan. Uyanın!

Birisi çıkar bir fikir ortaya atar. Bu fikre bir dolu para verirsiniz. Fikri aldınız mı? Hayır. Ama almış gibi davranırsınız yoksa salak durumuna düşersiniz. Pozitif düşünce de bu fikirlerden birisi.

Pozitif düşünce insanları kandırmaktır. Negatif tarafları görmezden gelin! Görmezden gelmek onları alıp yok ediyor mu? Hayır. Kendinizi kandırıyorsunuz. Gece hala ordadır, gündüz için 8 saaat beklemek durumundasınız, 24 saat aydınlık yaşayamazsınız, gerçeği değiştiremezsiniz.

Bu konuda kitabı en çok satılanların kitap satılana dek çulsuz olduklarını biliyor muydunuz? Onları zengin yapan sizin bizim gibi kandırılmaya müsait insanlar. Napolean Hill, “Düşün ve Zengin Ol” kitabının yazarı. Kitabı satsın diye kitapçılarda müşterilerin önünü kesen bir çulsuz. Bir gün dükkandan içeri Henry Ford girmiş. Bulunmaz bir reklam fırsatı diyerek atlamış önüne. Kitabı tanıtmış ve almasını tavsiye etmiş. Henry Ford kitaba bile bakmadan sormuş:”Şahsi araban var mı? Arabanı nereye parkettin?”. Bizimki şaşırmış, hık mık, otobüsle geldiğini söylemiş. Henry’nin son sözü şu olmuş: ”O zaman düşün ve zengin ol, sonra çık karşıma!”. (Kitap sattıktan sonra gerçekten de çok zengin oldu ama zenginliği Henry’ninki yanında solda sıfır kalırdı.)

Pozitif felsefeye karşı mısın diye sorarsanız, evet karşıyım, ama aynı zamanda negatif felsefeye de karşıyım, çünkü her ikisi de diğerini inkar etmekle, görmezden gelmekle meşgul olan yarı-gerçekler. Ve yarı-gerçek her zaman tam bir yalandan daha tehlikelidir. Yalanın ortaya çıkması an meselesidir, ama yarı-gerçek insanı kandırabilir. Elektiriği sadece + kutupla yakamazsınız. Diğer kutba da ihtiyacınız var. İçlerinden birini görmezden gelemezsiniz. Yin ve Yang gibi. Hayat ikisine de muhtaç. Güle de dikenine de, geceye de gündüze de, mutluluğa da mutsuzluğa da.. Bunlar hep yan yana olacak, her zaman. Pozitif olanı alabilirsin ama negatif olanı asla yok edemezsin.

Pozitif düşünceyle mutlu olabilirsin ama mutluluk gelir geçer, tersi her zaman yanyana yer alır, mutsuzluk her an kapıyı çalmak için sırasını bekler. İçinde sevgi varsa pozitiftir ama nefret ortaya çıkmak için sırasını bekler.
Pozitife ulaşmak için negatifi attınız.. Pozitifi de atarsanız elinizde hiç birşey kalmaz. Bu hiçlik sizi aydınlanmaya götürür, burada zihin yoktur, düşünce yoktur.

Zihin mutludur, mutsuzdur, sakindir, sinirlidir.. hepsi düşünceyle alakalıdır, zihne aittir. Ama siz zihne ait değilsiniz. Zihnin ötesine geçtiğinizde aydınlanma başlar. “Ben zihnim değilim” dediğinizde özgürsünüzdür.
Pozitif düşünce nedir? Negatif bir düşünceniz vardır ve siz tutup pozitif düşünmeye çalışırsınız. Pozitif olsun, negatif olsun, bir düşünce halihazırda gelmiştir. Siz sadece bunu gözlemlersiniz ve çoktan gitmiştir bile. Lakin pozitif düşünmeye çalışarak gitmiş olanı geri çağırırsınız. Çağırdığın düşünceye sarılıverirsin. Negatif düşünceyi silebilmek için bunun üzerine pozitif düşünceyi zorla bindirmeye çalışırız. Ancak negatif düşünce öyle kolay kolay yok olup gitmez. Sadece daha derinlerde bir yerlere itilirler ve orda kalırlar. Ne kadar pozitif düşünceyi onun üzerine zorlarsanız, derinlere ittiğiniz negatif düşünce o kadar büyümeye başlar. Yüzeysel bir korku belirmeye yüz tutar. İşte bu safhada dualite ortaya çıkar, ruhsal çatışma başlar. Düşünceleri sadece düşünce olarak, duyguları sadece duygu olarak gözlemlemeye başladığınızda gerçek benliğinize ulaşırsınız. İçinizdeki tanrısal güce.

Zihniniz size oyunlar oynar. Mutsuzsanız bunun sorumlusu insanlar vardır. Dikkat edin, çünkü böyle bir durumda kurban durumundaysanız negatif düşünceyi bırakmanız söz konusu değildir. Negatif düşünce bu şekilde saklanacak bir yer bulur, sırasını bekler ve gitgide daha da büyür. Sinirlisindir. Zihnin seni kızdıracak birini işaret eder ve bu yüzden sinirlisindir. Bu doğru değil! Siz zaten sinirlenmek için apartta bekliyordunuz. Bunu ortaya çıkaran kişi ise size ancak iyilik yapmış olabilir. Negatifin açığa çıkması için...
Gözlemlemeyi küçümsemeyin. Düşünceler gelir, gelir, gelir ama gitmelidir de. Bırakın gitsin. Onlara takılıp kalmayın. Düşünceyi sadece ama sadece gözlemlemeyi başardığınızda negatif düşünce otomatik olarak düşer, pozitif düşünce ise kendiliğinden yükselir. Öfkelendiğinizde bu halinizi gözlemlerseniz öfke gider. Aşık olduğunuzda bunu gözlemlerseniz sevgi daha da büyür.

Peki negatif düşünceyi silmeye kalkmak onu daha da mı güçlendirir? Sadece gözlemleyip, bırak gitsin felsefesi yeterli mi? Bu kadar basit mi? Evet bu kadar basit ve üstelik en etkili ve tek yöntem. Gözlemleyin. Düşüncelerin gelişini ve gidişini, bir yenisinin gelişini, onun da gidişini gözlemleyin. Negatif düşünceler strese dayalı kaynaklanır. Büyük stres altındaysanız negatif düşünceler saldırmaya başlar ve hüsrana uğrarsınız.  Zaten gelmiş olan bu düşüncelerle uğraşmak yerine, ki bu faydasızdır, bu düşüncelerin çıktığı kaynağa yönelin. Kaynakda bir problem yoksa, bu sefer sadece pozitif olanlar gelmeye başlar. Peki yine de negatif olanlar gelirse? Gelsin canım, gözlemleyin sadece.. geldikleri gibi giderler!

Bana bazen siyasi görüşümü filan sorarlar, çok gülerim. Bir fikrim yada görüşüm olmadığını söylerim. Görüşünün olması o konu hakkında bir deneyimin olmasını gerektirir, bu deneyime sarılır ve başına gelen ve gelecek olan herşeyi bu deneyim üzerinden yorumlamaya başlarsın. Yeni bir deneyime yer yoktur. Zihnimi ayna gibi tutmaya çalışırım. Olduğu gibi görmeye ve bu şekilde yansıtmayı denerim. Aynadan o görüntü gittiğinde ise ayna durmaya devam eder. Olmaya çabaladığım “ben” buyum. İzlenim katmam.

Görüşler edindiğimiz izlenimlerdir. Bir kere başımızdan bir deneyim geçer, hatta tekrar eder, 4-5 defa bile aynı şeyi tekrarladığımız olur. İyi yada kötü deneyimlerdir bunlar. Hayatımızın geri kalanını bu deneyimler üzerinden yaşamaya başlarız, herşeyi ona göre yorumlarız, herşeye aynı gözlükten bakmaya başlarız. Öğrenemediğimiz yada öğretilmeyen ise saflığımızı ve masumiyetimizi korumaktır. Ancak bu şekilde zihinlerimiz sabit fikirlere sapmadan saf kalabilir. Olan biteni oldukları gibi görmeyi denersek, nesnel yada tamamiyle öznel olarak görmeyi başarırız.

Kafamızın gerisinde sürekli birşeyler konuşur. “Evet” der, “Hayır” der. Fikirler gelir gider. Bunlardan haberdar olur muyuz? Şimdi şu anda kafanızdan geçenleri gözlemleyin. Okuduklarınıza katılıyor yada katılmıyor olabilirsiniz. Yazı çekicidir yada çok kötüdür. Ne olduğu önemli değil. İçinizde olup bitenin farkındalığına vardınız mı önemli olan o.   

Pozitif düşünce nedir peki? Şirketin küçülmeye gideceğini duydunuz ve pozitif düşünmeye başlarsanız atılacak insanlardan biri olmayacağınıza inandınız. Bu pozitif düşünce değildir. Pozitif düşünce gelen kötü habere karşı  alacağınız eylem planıdır. Yeni bir CV mi hazırlarsınız, okuldaki eğitime geri mi dönersiniz, çocuğunuza vakit ayırmak için bulunmaz fırsat olarak mı görürsünüz sizin bileceğiniz iş. Ne olursa olsun, olan olmuştur. Bırakın gitsin. Önünüzdeki yeni hareket planlarını değerlendirin.

Herşeyin berbat olduğunu düşündüğünüz bir anda pozitif düşünmeniz gerçek duygularınızla bağdaşmaz. İçerde fırtınalar koparken yüzünüze gülen surat çizmeniz çok inandırıcı olmaz. Yapmanız gereken fırtınaya neden olan düşüncelere yol vermektir. Nedenlere inin. Neden insansa onu affedin, bırakın düşünceyle birlikte gitsin. İnsan yada hadise, zihninizde demir atmasın.

Hiç birşey yapmadan sadece pozitif düşünerek her istediğimi elde edebilir miyim? “secret” safsatasına göre evet. Ama gerçekte öyle değil. Ordaki gibi bir kolye hayal ettiğinizde, sokak  başından biri çıkıp al sana kolye demez. Kolyeyi elde etmenin tek yolu, kolyeyi elde etme fikrinden vazgeçmektir.

Pozitif düşünürsem bundan sonra başıma hiç kötü şey gelmeyecek! Başınıza kötü birşey geldiğinde, negatif düşündün ve Çekim Yasası sana bunu gönderdi derler. Pozitif düşündüğün halde geldiğinde ise yeterince inanmadın, kalpten istemedin de ondan derler. Ister pozitif düşün, ister negatif düşün başına her zaman birşeyler gelmeye devam edecek. İstediğin kadar pozitif düşün, dualite devreye girecek. Kendin için iyi birşeyler isterken, etrafındaki kişilerin başına gelenlere engel olamayacaksın. Bu da istediğin kadar “ben herşeye rağmen mutluyum” olumlamaları yap, seni mutsuz edebilecek. Yapman gereken tek şey düşünmemek, düşünce gelirse onu bırakmak, ona takılmamak, onun seni esir almasına izin vermemek.

Negatifi düşürüp pozitifi seçebilirsin ancak pozitifi de düşürmediğin sürece bilmelisin ki negatif köşede sırasını bekliyor olacak.

Ben Bir Deliyim

ben bir deliyim
Deli olmak işten bile değil!

Kimdir deli? Toplumun dediklerini yapmayan, kalabalığı takip etmeyen, kendi yolunu çizene deli diyoruz. Kimse deli olmak istemez. Hatta Allah yazdıysa bozsun gibi laflar ederiz. Deli olmaya karşı direniriz. Kim deli olmak istesin ki? Toplum içindeki tüm çaba, eğitim, kariyer bizi akıl irfan sahibi insanlar olalım diye, delirmeyelim diye yetiştirdi. Yani kalabalığın arasındaki, kalabalığı takip eden herhangi biri olalım diye.  Biri elini kaldırırsa biz de kaldıralım diye, ne için olduğu çok da önemli değil.

Elalem güler! Böyle bir inanış var. İnsanlar bir fıkrayı, espiriyi anlasın yada anlamasın güler. Sadece güler. Eğer sen gülmezsen delisindir. E sen de gülersin. Kimisi iki defa güler. Biri toplum için, diğeri de espiriyi anladığı zaman. Biri sadece bir defa güler, toplum için. Biri hiç gülmez, espiri nedir bilmediği için.

Deliler bu gezegeni terkettiği an bütün eğlencesi kaçacak bu dünyanın. TV kanalları kapanacak, acun macun kalmayacak. Deliler eğlencenin temel kaynağı. Özel ve farklı birşey yaparlar siz gülersiniz, alkış tutarsınız. Ancak etrafınızda aynı şekilde davranan birilerini görseniz onlara kızar ve deli muamelesi yaparsınız.
Deliler sizi güldürür. Sizi mutlu eder. Onlar sizin için olmazsa olmazdır. Tanrı bile ilim irfan sahibi, akıllı uslu insanlardan sıkılmıştır. O da delileri sever. Onun da çok normal olduğu söylenemezJ.

Yaradılış devam ediyor. Amaçsızca. Biri amacı olmayan anlamsız bir şey yapsa ona deli diyoruz. Herşeye bir neden, bir anlam yüklemeye çabalıyoruz. Ruyalarımızın bile yorumlarını yapmaya çalışıyoruz. Neden peki? Rüyanda uçtuysan, yarasa gördüysen, seni köpekler kovaladıysa nolmuş? “kıçın açıkta kalmış” der geçerdi büyüklerimiz. Kendini akıllı ilan eden herkes herşeyi anlamaya çalışır. Birşeyi yapmanın ancak mantıklı bir sebebi olmalı.

Deli birşeyi yapar ve ondan birşey beklemez. Yaptıklarının bir anlamı ve amacı yoktur. Biri acayip birşey söylediğinde “deli olma” deriz. Deli olmanın nesi kötü? Kalabalıktan ayrı durmanın, yalnız yürümenin, yalnız hareket etmenin, farklı hareket etmenin nesi kötü? Kalabalık ne isterse yapsın, ben sadece kendi istediğimi yaparım.

Evren çeşitliliklerle dolu. Gezegenleriyle, insanıyla, hayvanıyla, doğasıyla... Hiç kimse bir diğeriyle aynı değil. Herkesin kendine has bir özelliği var. İki parmak izi asla örtüşmüyor.

İşte deli de kendine has olanı yapıyor, diğerleri tarafından kabul edilmeyeni. Uzaylı olup dünyaya geldiğinizi farzedin. Olan o ki hem de futbol maçına denk geldiniz, stadın üzerindesiniz. 20 kişi bir topun peşinde koşturup duruyor. Birbirlerini düşürüp sert davranıyorlar. Topu filelere göndermeye çabalıyorlar. Her fileyi birer bekçi koruyor. Topun hangi fileye değdiği çok önemli. Binlerce kişi onlara bağırıp çağırıyor.  Neden bu bağırış çağırış? Topu alıp sadece fileye bıraksalar ya kardeş kardeş. Çok komik gelmez mi böyle bir şeyi seyretmek yukardan? 22 delinin oynayıp, 20bin delinin seyrettiği birşey. Oyun oyundur, çünkü aptalcadır. Oyunda bir anlam, amaç, rekabet aradığın an oyunu mahvedersin.

Biri size deli dediğinde sinirden delirirsinizJ halbuki büyük bir iltifattır bu. Özgürce hareket eden, özgür olan sizsinizdir. Özgürlüğü deneyimlemeyen biri deli olamaz. Tanrı da delileri sever. Akıllıların felsefesi ve yaptıkları planlar ona sıkıcı gelmeye başlamıştır. Kendi hakkında yazılan sayısız kitaptan da sıkılmış olmalı.
Bütün bir hayatı oyun haline getirmek sizin de elinizde. Oyundan kastım, amacı olmayan. Sadece oyna ve keyif al. İşte asıl ibadet budur, bir kutlayıştır bu. Tanrıyı kzıdıracak birşey yapman söz konusu bile değil. Seni her an cezalandırmak üzere, bir yanlış yapmanı bekleyen biri değil o. Onu yargılayan, cezalandıran, zalim bir karaktere dönüştürmek en büyük hata. Eğer birşeyi yapmanı istemese, zaten kesinlikle bunu yapamazdın emin ol.

Şimdiye dek olan biten herşey bir rüyaydı. Güldün, ağladın, sinirlendin, sevgi doldun.. Tanrıya göre tüm bu yaşadıkların çok eğlenceli idi. O seyrediyor. Hayat bir oyundan ibaret.

Yaşamaktan asla korkmayın, her zaman gerekli destek arkanızda.Yediğiniz her çimdik sizin iyiliğiniz için. Hayat yaşamaya değer, yoksa doğduğunuz andan itibaren birgün öleceğinizi bile bile yaşamazdınız değil mi? Bu dünyaya sadece fatura ve vergi ödemeye gelmediniz.

Gece gündüz deli gibi çalışıyorsunuz. Pardon burdaki deli çok çalışmak için kullanıldıJ Pazartesi sendromuyla başlayan hafta, Cuma’yı iple çekmekle bitiyor. Her gün aynı yorgunluk, ye, iç, yat, sabah yine kalk. Haftasonu aynı şeyler, aynı sorumluluklar, aynı gidilen yerler, buluşulan insanlar, dedikodular.
Kalabalıkla nasıl eğleneceğinizi anlatayım. Çok konuşmayan biriyim ama bu eğlenmemi engellemez. 5-6 kişi biraraya geldiğinde koyu sohbet başlar. Siyasetten konu açılır. Muhabbetin arasında araya bir futbol geyiği sokarım, muhabbet 180 derece değişir, konu futbola döner. En koyu kısmında havalardan bahsederim, konu yağmura, çamura, bozuk yollara döner. Çok büyük eğlenceJ

Tüm bilge kişiler birer delidir. Dünya yuvarlaktır dediğinde Galileo’yu deli diyerek asmaya kalktılar. Etrafımızda hayata dair herşey değişirken bizim içimizde değişmeyen tek şey tüm bunların farkında olmamızı sağlayan referans noktasıdır. Bu sizin siz oluşunuzdur. Bu hayatın kaynağıdır. Bu bilgeliktir.
Deli herzaman rahat, sakin, özgür ve mutludur. Sahip olduklarıyla ilgilenmez. Sahip olduklarınız sizi nereye taşıdı bir düşünün, siz mi onlara sahip oldunuz, onlar mı size?

4 Ocak 2013 Cuma

2013 Çin Takvimi – Yılan Yılı



2013 Çin Takvimi – Yılan Yılı
Çin’liler 2013’te yeni yılı ne zaman kutlayacaklar? 10 Şubat 2013’te J
Geride bıraktığımız yılı “Ejder’in Yılı” olarak geçirmiştik. Bu senenin adı “Yılan Yılı”.

Yılan karakteri nasıl olur?

Bu yılda, yani Yılan Yılında doğanlar büyük bir yüzdeyle filozof, din adamı, siyasetçi yada kurnaz bir finansçı olabilir. Yılan tüm zodyak işaretleri içinde en muamma olan hayvanı temsil eder. Bu karaktere sahip inasanlar zarif, çok kitap okuyan, kaliteli müzik dinleyen, lezzetli mutfaklara önem veren, tiyatroya gitmeyi seven tiplerdir. Hayatın bütün güzelliklerine karşı merak duyarlar. Güzelliği dillere destan olan kadınların yada çok  karizmatik erkeklerin çoğu Yılan Yılında doğmuşlardır.

Çoğunlukla parayla sorunları olmaz ve ihtiyaçları olan herşeyi elde edebilirler. Kendi zeka ve başarısı ile zaten herşeyi elde edebilecekken kumar vb şeylere karşı hiç şansı yoktur, zira elindeki herşeyi bir andan kaybedebilir.  Çok güçlü bir sorumluluk anlayışı, açık ve net hedefleri vardır.

Doğasına aşırı süphecilik vardır. Bunu çok güzel saklarlar. Para konusunda cömerttirler. Lakin acımasızdırlar da. Amaçlarına ulaşabilmek için yoluna çıkan engelleri gözü kara bir şekilde yok etmekten çekinmez. Derin düşünür, ince hesaplar yapar, sistematik çalışır ve amacına ulaşır.

Belli bir boyuta kadar kendi arkadaşlarına bile güvenmez. Sözünde durmayan birini asla affetmez. Korktuğu zaman yada aşırı süpheye düştüğünde çok kolay şekilde sinirlenebilir.

Bu yılın kadını sessiz, sakin ve alımlıdır. Yakından detaylara bakacak olursanız burnunun büyük yada kemerli olması, gözlerinin şehla olması gibi şeyler sizi yanıltmasın. Bütüne bakacak olursanız ondan etkilenmemeniz mümkün değildir. Sakin ve güvende hareket eder. Modayı yakından takip eder. Mücevherleri sever. Onu etkilemek için gerçek mücevher vermelisiniz. Altın yada gümüş kaplama şeyler onu etkilemez.

Arkadaş seçiminde çok hassastır. Kendisi varlıklı değilse, genellikle zengin bir işadamı ile evlenir. Kocasının gücüne güç katmasında yardımcı olur. Hiç kafasında yokken bile, kocası onun desteği ile inanılmaz başarılara imza atar.

Bu yıl doğanların mizah tarafları da güçlüdür. En vahim durumlarda bile yaptıkları espirilerle atmosferi yumuşatmayı bilirler. Bazı istisnalar da çıkar arada. Bunların bazılar buz gibi soğuk, diğer insanları aşağılayan yapıda espiriler yapan tiplerdir.

Çok arkadaşları yoktur. Buna karşılık sosyla ortamları çok severler. Dedikoduya bayılırlar. Ancak arkalarından iş çevirmeye kalktığınızda bilin ki son sözü söylemek üzere sinsi planlar yaparlar.

Bu yılda doğanlar tutkulu birer aşıktır. Alımlı olmalarına rağmen uzun süre ilk aşklarını bekleyebilirler.

Peki Yılan Yılları Hangileri?

Her 12 yılda bir Ejder Yılını takip eden yıllardır. 1905*1917*1929*1941*1953*1965*1977*1989*2001*2013

Yılan ne ifade eder?

Çinlilere göre evde Yılan sembolü olması iyidr, zira aileniz açlık çekmez. Yılan zeki, kurnaz, uyanık, kuvvetli ve bilgedir.

Metal Yılanı 1941 ve 2001 

Metal Yılanlar inatçı istekleri olan ve amacına ulaşana kadar durdurulması imkansız insanlarıdr. Kendilerini korumak için herhangi bir başarısızlığa yada bunun ihtimaline karşı bile 24 saat alarm durumdadırlar. Paraya çok önem verirler ama daha çok paranın getirdiği sahip olma gücü önemlidir. Tereyağından kıl çeker gibi çalışırlar.

Su Yılanı 1953 ve 2013

Su yılanları nüfuslu, sözü geçen ve anlayışlı insanlardır. Diğer insanları çok iyi yönetirler. Entellektüel ve motivasyonları yüksek insanlardır. Ailelerine karşı şevkat dolu olmasına rağmen iş arkadşalarına karşı bunu göstermezler.

Ağaç Yılanı 1905 ve 1965

Ağaç yılanı olmak ona katılık, sağlamlık ve temeli olan bir özellik sunar.  Bu yılan diğerleri gibi kendini aşırı korumacı değildir, zira kibir onun tarzı değildir. Bunların sarsılmaz arkadaş grupları ve aile dostları vardır ve hepsini gerçekten en deri şekilde severler. Yine de, her ne kadar onları çok sevseler de, onların tavsiyelerine kulak asmazlar ve yollarına yalnız devam ederler.Samimiyet ve iyilikseverlik en başta gelen özellikleridir.

Ateş Yılanı 1917 ve 1977

Bu dinamik ve hayat dolu karakterilerine ters düşse de, Ateş yılanları biraz gürültücüdür, yüksek sesle konuşurlar ve sizi bastırırlar. Ateş yılanı yüksek bir bilgeliğe sahiptir. Merak uyandıran ve hayranlıkla dinleyeceğiniz birer konuşmacıdırlar. En inatçı kafaları bile ikna kabiliyetleri ve yola getirirler.

Toprak Yılanı 1929 ve 1989

Toprak yılanı türlerinin içinde en rahat olanıdır. Sakin bir hayatları vardır. Daha arkadaş yanlısıdır. Risk almaktan uzak dururlar ama paranoyak değillerdir. İş ahlakı ve zekalarıyla varlıklarına varlık katarlar.

Sağlık

Kolay strese girerler. Heyecanlı ve gürültülü atmosferlerden uzak durmalıdırlar. Koşuşturmacayı sevmezler, bu baş ağrısı yapar. Sakin ve sessiz ortamları severler, bu onları başarıya götürür. Sağlıklı uzun ömürlü bir hayat için düzenli uykuyu ve dinlenmeyi tercih ederler.

Evdeki Yılan

Evinde mat renkleri sever. Üç adet hesaplı olanı almak yerine bir adet en iyisinden koltuk almayı tercih eder. Sofistike dekorları sever. Dekorasyonda konfora önem verir. Evinde meditatif bir hava vardır. Rahatlatıcı müzik kaçınılmazdır. Buna rağmen lüks meraklısı değildir. Sadece rhatına ve konforu için para harcar. Lakin buna rağmen meteryalist bir yaklaşım sergiler, zira alacağı şeyler dostluklarından daha bile önemlidir.

İş’te Yılan

Çabuk sıkılıp çok sık iş değiştiren tiplerdir. Çalışırken işine bağlı ve sebat eden kimselrdir. İş yerinde çok rahat tavırları tembel bir görüntü sergilese de yaratılıcılıklarının doruklarındadırlar. Organize ve titiz çalışırlar. Problem çözücü yapıları vardır. Yanlız çalışmayı sevdiklerinden bu çoğu zaman bencil ve bilgiyi diğerleriyle paylaşmayan bir görüntü sergileyebilir. En iyi yılanlar: Bilim adamları, analist, kuyumcu, kişisel gelişim uzmanı, diyetisyen, sosyolog, astrolog, sihirbaz, yatırımcı ve ressam sıralanabilir.

Para ve Yılan

Bir yılanın en büyük kabusu bodoslama para işine dalmaktır. Bir yılan ancak harcama konusunda dikkat ettiği zaman başarılı olur. 

Aşk ve Yılan

Gözüne birini kestirdi mi sanki büyülü bir fısıltı salar ve karşıdaki insanı etkiler. Seksi sayılabilecek güzellikte olan yılan şekilden çok karaktere önem verir. Olayları değişik şekilde halleden ve espiri kabilyeti yüksek kişileri tercih ederler. Çok seçici olduklarından, birlikte olduğu insana karşı çok kıskanç olabilir. İhanete uğradığında intikam kaçınılmazdır.

Ne sever, Ne sevmez

Sevdiği renk kırmızı. Topaz, kantaşı ve jasper taşlarını sever. Tarot kartlarını, hoş kokulu losyonları, pul koleksiyonunu, astrolojiyi, resim yapmayı ve fotoğraf çekmeyi sever. Seyehat etmeye bayılır. En iyi restoranlarda yer, en iyi otellerde kalır, en iyi masaj salonlarına uğrar. Sevmediği şeyler ise iş yaparken rahatsız edilmek ve başarısızlıktır. Düşman yıldızı domuz’dur.

2013’de Yılanları Neler Bekliyor?

Yılanların yılı tam olarak 10 Şubat’ta başlıyor.

Bu sene detaylara ayrılacak bir yıl olacak.Amaca ulaşmak için odaklanma ve disiplin gerekli. 2013’te Saturn Merkür ile uyum içinde olacak, bu da iletişimleri olumlu etkileyecek. Saturn sorumlulukların üstesinden başarıyla gelme özelliğine sahiptir. 2013’te yılanlar birşeyler yerli yerine oturmamış gibi kendilerini sallantıda hissedebilir. Uranüsün yardımıyla yanlışlardan geri dönmek için bazen silkelenip kendimize gelmek iyi gelebilir. İşlerinizde fazladan dikkat göstermeniz gerekebilir. İmza atacağınız anlaşmaları özellikle dikkatle gözden geçirin.Araştırma geliştirme üzerine detay gerektiren işlere başlamak için çok ideal bir yıl. Pluto kendi derinliklerimize inmede yardımcı olacak. Olayların arkasında yatan sebepleri daha mantıklı idrak edecek ve kökten çözümler sunabileceğimiz bir yıl. Aynı yılanın kendisi gibi, bu yıl deri değiştirip parlama yılı. Geçmişten kurtulup geleceğe yeni bir sayfa açmak için. Kendinize çalışmak için güvenli bir yer yaratın. Analitik düşünmek ve doğru kararlar almak için yılan güvenliğe öncelik verir. Saturn buna yardımcı olacak merak etmeyin.

Yılan Yılı Burçları

Koç Yılanı
Bu kombinasyon cesaret ve motivasyon getirir. Yılanlar para kazanmayı çok sever ve bir işi başarmanın ucunda hep para kazanırlar. Paraları konusunda çok açık fikirlidirler.  2013’te insan içine karışarak daha fazla kendinizi ifade etme imkanı bulacaksınız. Herşeyi hemen istiyorsunuz ama bu yıl biraz yavaşlama yılı. Aileye de odakalanacağınız bir yıl. Hatta evliler bebek sahibi olmayı yada yeni bir eve geçmeyi isteyebilir. Bu yıl diğerlerine verdiğiniz önemi sergileme yılı olacak. Köklü değişikliklere hazır olun, zira olmazsanız sizin seçiminiz olmayan bazı şeyler kendiliğinden gelecek: işten çıkarılma gibi...  O yüzden değişime açık olun, korkmayın. Üzülmektense sinirlenmeyi tercih eden Koçlar, bunun çok gerisinde yatan hislerinden kaçmamalıdır, zira öfkeyle kalkan zararla oturur misali başlarına kötü şeyler gelebilir. Onun yerine duygularınızı açık ve net bir şekilde hoşgörüyle ifade etmenizde fayda var. Hayalleriniz bu yıl gerçeğe dönüşebilir. Yaratıcılığınız buna yardımcı olacak. Yıkıcı düşüncelerden yapıcı düşüncelere geçtiğiniz an her türlü başarı sizi bekliyor.

Boğa Yılanı
Bu yılanlar herşeyi hatırlar, hiçbir şeyi unutmazlar. Hafife alınacak bir yılan değildirler, amacına ulaşana dek hiç durmazlar. 2013’te Boğalar azmin ve disiplinin karşılığını fazlasıyla alacaklar. Alışegeldiğiniz o disiplin anlayışının sizi sıradan yapmasına izin vermemek için siz de değişime hazır olur, uyum sağlayın. Bu yıl geçireceğiniz değişim sizi daha dengeli bir dünyaya taşıyacak. Bu yıl iştahınıza dikkat edin. Lezzete düşkünlüğünüz kilo problemine yol açabilir. Açık hava, bol oksijen ve egsersiz bu yılki hedefiniz olsun.

İkizler Yılanı
Bu yılan türü en iyi eğitimleri alır. Herhangi bir konuda üste çıkmada birebirdir, o yüzden onlara meydan okumak nafiledir. Buna rağmen yumuşak huyludurlar. Bu görüntünün altında ise ne alavere dalavereler yatar. 2013’te ikizler şimdiye dek çok itina göstermedikleri şeyleri artık son raddeye vardırmak için çalışmalılar. Bu yıl ruhunuzun evrim geçirmeye hazır olduğu bir yıl. Korkularınız açığa çıkabilir, yüzleşebilirsiniz. İçinizdeki asıl sizin dışarı çıkacağı bir yıl. Şimdiye dek size ters gelen ilişkide ciddiyete binme olayı karşınıza dikilebilir. Gereğinden fazla bunu haketmeyen insanları idealleştirmeyin. Yin yang tarzı çift kişiliğinizi kullanarak hayatınızda denge yaratın. Kendinize hedef yada hedefler belirleyin, bu sizi daha üretken kılacaktır. Aydaki gelgit sizi yorgun ve bitkin kılabilir. Kişiliğinizde daha önceden yara almış duygular iyileşme gösterecek. Kendinizi korku, utanç vb duygular içinde bulduğunuzda anlayın ki geçmişten bir tetikleme söz konusu. Unutmayın, içinde bulunduğunuz anda bir sorun yok. Geçmişi boşverin. 

Yengeç Yılanı
Bu yılanlar çabalarının karşısında farkedilmeyi isterler. Ailelerini geçindirmek için çok çalışmak birincil hedefleridir. 2013 hayattan zevk alma yılı. Dengeniz buna göre kurulacak. Kendinizi hep aynı şeylerle, aynı hikayelerle korumayı bırakın. Doğru soruları sorarak içinizden doğru cevapların yükselmesine izin verin. Niyetlerinizden ve amaçlarınızdan ne kadar çok insanın faydalanmasına izin verirseniz başarınız o kadar katlanacak. Stres altında olmadığınız zaman sizden başarılısı yok. Bu yıl hayatınızı gerçekten kontrol altına almak istiyorsanız, onun için sorumluluk almaya ve büyük düşünmeye  hazır olun. Bu düşünceler üzerine harekete geçmekte de tereddüt etmeyin.

Aslan Yılanı
Kendinden emin ve gururlu. Yılan aslanı ikinci sıraya düşmeyi hiç sevmez. Başkalarından gelen övgü dolu sözlerle gaza gelirler. 2013 sizin için dönüşüm ve kişisel gelişim yılı olacak. Artık gelişiminize destek olmayan her türlü şeyle vedalaşmaya hazır olun. Kötü bir alışkanlığı bırakabilir, iletişim tarzınızı değiştirebilir, yogaya başlayabilir, yazmaya yada çizmeye heveslenebilirsiniz. Başka insanların da yararına olan çalışmalar yapın, tamamen bencil davranışlar illaki geri tepecektir. İçinizdeki çocuğa sarılın ve duygularınızla yüzleşmekten korkmayın.

Başak Yılanı
Bu yılanlar başkalarına ne yapacaklarını söylemeye bayılırlar. Enerjilerini başarılı bir organizasyon için harcamayı çok severler. Zekalarını kariyerleri için kullanmakta üstlerine yoktur. 2013’te en iyi büyüme yaşayacağınız zamanlar sizi bekliyor. Bazen zorlu deneyimler yaşasanız da sizin için paha biçilmez değerde olacak. Değişim sizi de bekliyor. Birşeylerden kaçıp kurtulma isteği ağır basacak. Bu iş olabilir, ilişki olabilir, hatta sadece kendi düşünce kalıbınız yada inançlarınız olabilir. Diğer insanlarla hep aranıza mesafe soktuğunuzu farkedeceksiniz. Kendinizi geçmişten azad edip yolunuza devam etmelisiniz. Bayanların çocuk sahibi olma yılı olabilir. Çünkü fiziksel değişim de söz konusu. Hem iş hem de ev konusunda paralel gelişmeler yaşıyorsunuz. Bu ikisi birbirinden ayrılamaz. Bu yıl sizin için iletişim yılı olacak. Kendizini yaratıcı bir şekilde iafde etme yılı. Tüm bunlara koşuşturuken sağlığınızı ihmal etmeyin. Güne sıcak bir duş ve limonata ile başlayın, c vitaminini eksik etmeyin. Meditasyon ve yoga ile zihninizi rahatlatın. Zira zihninizdeki karmaşa bedeninize zarar verebilir.

Terazi Yılanı
Yılan türleri içinde en güzel olanıdır. Zarif ve sevecendir. Doğru insanı bulduklarında derin aşk yaşarlar. 2013 ilişkiler yılı. Kendinizi diğerlerinin gözüyle görme zamanı. İlişkilerde yaşadığınız herşey sizin kendi yansımanız, unutmayın. Amaçlarınız için çok çalışmanız gereken, sorumlulukların alınması gereken bir yıl. Kendinizi sevilmiyor ve yalnız hissettiğiniz anlar olabilir. Yalnızlık bazen iyi sonuçlar getirir. Ayaklarınızın üzerinde durmaya devam eder, kendinizi alışverişe, içkiye ve yemeğe vermezseniz, kendizini olduğu gibi kabul edip severseniz ilişkileriniz de düzene girecek. Olayları her zamankinden fazla eşeler bulacaksınız kendinizi. Bulacağınız gerçekler ise sizi özgür kılacak.

Akrep Yılanı
Akrep yılanı duygularını saklar ve çok nadir dışa vurur. Düşünce ve fikirleriyle kendilerini korumaya alırlar ve kolay kolay üzülmezler. 2013 sizin için çok güçlü bir yıl. Kendi dünyanızda herşey yerli yerine oturacak. Kendinizi herzamankinden daha fazla akrep hissedeceksiniz. Daha disiplinli, daha iyi iletişim kuracağınız bir yıl sizi bekliyor. Olumsuz insanlar ve durumlardan uzak durun. Ruhani tarafınız bu yıl güçleniyor ve sizin dışınızda evren size yardım etmek için hazır durumda. Hayallerinizin gerçekleşmesi an meselesi olabilir. Yürüyüş, egzersiz ve meditasyon size yardımcı olacaktır. Aşk, eğlence ve mutluluk konusunda en derin duygular sizi sarmışken kıskançlık, hırs ve kederden uzak durmalısınız.

Yay Yılanı
Doğuştan zevk sahibidir. Türlerinin en ince zevkli ve hayat görüşü en geniş yılanlarıdır. Kültürel etkinliklere bayılırlar ve buna göre aynı ideallere sahip eş seçerler. 2013 sizin için de ilişkiler yılı. Gerçekten ne istediğinizi arayacağınz bir yıl. Bunun için de disiplin, çok çalışma ve odaklanma şart. İlişkileriniz konusunda da istediğinizin özgürlük mü yoksa bağlanmak mı olduğuna karar vermelisiniz. Kıskançlık, öfke, ihanet, terketme gibi duygulardan sıyrılmanız gerek. Düşüncelerin bu olumsuz şekilleri sizi sardıysa buna direnmek yerine bunlar üzerine çalışmalar yapın. Büyük resmi görmeye çalışın. Yay olarak sizin göreviniz gerçekleri ortaya çıkarıp bunu insanlara paylaşmak.

Oğlak Yılanı
Oğlak yılanı banka hesaplarını organizasyon işleri ve motivasyonla artırır. Burnu havada görünseler de gerçekte basit ve sakin tiplerdir. 2013 büyük amaçların yılı. Şimdiye dek yaptıklarınızın meyvesini alma zamanı. İçinizde gizli kalan kendi otantik gücünüze erişmek için hiçbir sebep kalmıyor. Her zaman daha yükseğe tırmanan sizsiniz. En tepede ise en mutlu olacak olan. O yüzden ilerlemek için adım atmaktan korkmayın, cesurca yola koyulun. Stres en zorlu düşmanınız, onunla başa çıkın. Bu yıl kendinizi daha optimistik bulacaksınız. İşinizle evi ayrı tutmayın, paralel güç ve vakit ayırın.

Kova Yılanı
Akıllı ve açık görüşlüdür. Kendilerine bağlanacak eş ararlar. Lakin kendileri bağlanmaktan nefret eder ve özgürlüğüne düşkündür. 2013 kendinizi dünyaya ifade etme yılı. Dünyayı değiştirme vakti. Önünüze farklı dirençler ve görüşler gelecektir, ancak sizin olağandışı akılcı yaklaşımlarınız fark yaratacak ve sizi en üst seviyelere taşıyacak. Yeteneklerinizin de doruk noktasındasınız. Şimdiye dek hep kaçtınız belki ama artık bu sene bir aile kurma zamanı gibi görünüyor.

Balık Yılanı
Bu yılanlar sevecen, merhametli ve başkalarının isteklerine karşı duyarlıdır. Aşık oldukları zaman çok hassas olurlar ve sevdiklerine derinden bağlanırlar. 2013 şimdiye dek size zor gelen disiplinin kaçınılmaz olduğu ama kolaylıkla üstesinden geldiğiniz bir yıl. Bu yıl aile ön planda. Bezginlikten sıyrılıp ilham ve yaratıcılık tarafına geçmeniz gereken bu yılda kendinizi akışa bırakmalısınız. Vücudunuz daha şefkatle dinleyin ve ihtiyaçlarına kulak verin. Bu yıl spiritüel tarafınız hiç olmadığı kadar gelişecek. Akik veya obsidyen taşı takmanız faydalı olacaktır. Bu yıl beklenilmeyenleri beklemeniz gereken bir yıl olacak. Atacağınız her adımda kalbinizin sesini dinleyin.

Peki Çin Takvimindeki Diğer Yıllar Nelerdir?

Hesaplama yöntemi basittir. Her 12 yılda bir kendini takip eder. Sırasıyla:

Fare Yılı
1900/1912/1924/1936/1948/1960/1972/1984/1996/2008/
Öküz Yılı
1901/1913/1925/1937/1949/1961/1973/1985/1997/2009/
Kaplan Yılı
1902/1914/1926/1938/1950/1962/1974/1986/1998/2010/
Tavşan Yılı
1903/1915/1927/1939/1951/1963/1975/1987/1999/2011/
Ejder Yılı
1904/1916/1928/1940/1952/1964/1976/1988/2000/2012/
Yılan Yılı
1905/1917/1929/1941/1953/1965/1977/1989/2001/2013/
At Yılı
1906/1918/1930/1942/1954/1966/1978/1990/2002/2014/
Koyun Yılı
1907/1919/1931/1943/1955/1967/1979/1991/2003/2015/
Maymun Yılı
1908/1920/1932/1944/1956/1968/1980/1992/2004/2016/
Horoz Yılı
1909/1921/1933/1945/1957/1969/1981/1993/2005/2017/
Köpek Yılı
1910/1922/1934/1946/1958/1970/1982/1994/2006/2018/
Domuz Yılı
1911/1923/1935/1947/1959/1971/1983/1995/2007/2019/