- Sen sol beyinli misin, sağ beyinli mi abi?
- Beyinsizim ben kardeşim!
Şehir efsanelerinden biridir sağ beyinli yada sol beyinli olmak. Yeterince ayrımcılık ve ötekileştirme yapılıyor olması yetmezmiş gibi,kişisel gelişim altında insanların kişilikleri sağ beyinli yada sol beyinli oluşlarına göre değerlendirilir.
Sol beyin analitik düşünce, sağ beyin yaratıcı sanatsal kişilik...
Bu varsayımın 200 sene önce ortaya atıldığını hesaba katarsak o zamanlar değerli bir bilgi sayılabilirmiş. Ancak bilim hızla ilerliyor ve özellikle neuro-bilim dalındaki son gelişmeler bizleri pek çok yeni şeyle tanıştırıyor.
Sağ Beyin mi Sol Beyin mi baskın?
Beynin iki yarım küresi vardır. Bu ikisi birbirinin yansıması değildir, yani aynı değildir. Hem fonksiyonel olarak hem de şekil olarak asimetrik yapıya sahiptirler. Bu iki yarımküre birbiriyle “corpus callosum” denen sinir ağlarıyla iletişime geçerler.
1880’li yıllarda, kürelerden birinde meydana gelecek bir hasarın beyin fonskiyonlarında ve davranış şekillerinde ciddi bozulmalara yol açtığı gözlemlenmiş. Dil öğrenme gibi kabiliyetler sol beyinde gözlemlenirken, daha ruhani işler sağ beyinde dönüyormuş. 1960’lı yıllarda beyin ameliyatları yapılmaya başlandığında, küreler fiziksel olarak ayrı ayrı incelenmeye başlanmış. Her bir kürenin belli alanlarda daha dominant olduğu görülmüş. Sağ taraf müzik, sanat, görsel imgeleme, yüz tanıma gibi şeylerde baskın iken; sol taraf mantık, problem çözme ve hesap işlerinde baskın olmuş. Bunu ilk gözlemleyen bilim adamı Richard Sperry, Nobel Ödülü'ne layık görülmüş.
Sağ beyin-Sol beyin baskın olma durumu daha sonra kişilik analizine kadar gitmiş. Sağ beyne sahip kişilikler daha yaratıcı, etkileyici, duygusal, sezgisel, duyarlı ve sanatsal iken; sol beyinli kişilik mantıklı, analitik, matematik ve bilim alanında daha başarılı olarak saptanmış.
Bilim, şu anda geldiği noktada bu şehir efsanesini çürütmüş durumdadır. Belki de bilim adamlarının hepsinin sol beyinli olmasından kaynaklanıyor olabilir, bilemem. Beyin tarama cihazları ve son teknolojik çalışmalar, iletişimi sağlayan sinirsel ağların her iki yarım küre arasındaki ileşimi mükemmel sağladığını ve her iki yarım kürenin de birbiri ile koordinasyon içinde çalıştığını göstermiştir. Örneğin daha önce sol beyne ait olduğu söylenen dil öğrenme kabiliyeti hiçbir küreye ait bulunmamıştır. Dil öğreniminde her iki küre de iş birliği içinde çalışmıştır. Sol beyin gramer ve telafuz üzerinde çalışırken, sağ beyin tonlama ve ses uyumu üzerine odaklanır. Bazı insanlar elbet dil konusunda diğerlerinden daha iyi olabilir ama bu onların sol beyinlerinin daha baskın olduğu anlamına gelmez. Dil becerisi her iki tarafın da mükemmel işbirliğiyle ortaya çıkar: Yin Yang.
Bilim adamları son teknoloji ile beynin 7000 ayrı bölgesini taramayı başarmışlar ancak sağ yada sol beynin baskın olduğu hiçbir deneğe rastlamamışlardır. Buldukları şey ise, yapılacak göreve göre beynin her iki tarafının da işbirliği içinde çalıştığı olmuş.
Elbette bilim adamları bunu ne kadar ispatlasa da kimsenin buna inanmaya ihtiyacı var gibi gözükmüyor. Belki de başarılı yada başarısız olukları alanları bu şekilde övmek yada örtmek işlerine geliyordur. Yüzlerce senedir inanılan şeyin bir anda çürümesi bu konuda şimdiye dek yazılan çizilen şeylerin de hiçe sayılması demektir. Bu ne yazanın ne de okuyup inananın hemen işine gelmez. Yaşadığımız dünyaya adapte olmanın yolu bir şeylere inanmaktan geçiyor. Bu yüzden günlük yıldız falları ve kişilik testleri her zaman revaçta oluyor.
Sadece bazı alanlarda iyi olduğunuza inanmak sadece kendinizi tatmin etmeye yarar. Bu diğer insanlara da sağ yada sol beyin aynasından bakmamıza yol açar.
O zaman deriz ki bütün ressamların matematiği kötüdür, yada bütün mühendisler sanat fukarasıdır. Elbette bu doğru değildir. Leonarda olsun, Einstein olsun, her iki beyni de mükemmel ve uyum içinde kullanan insanlardı.
Meditasyon ve Qigong gibi çalışmalarda kullanılan ses tonlamaları beynin her iki yarım küresini titreştirerek aradaki sinirsel dokuların gelişmesini sağlar. Bu sayede her iki yarım küre de çevrimiçi (online) olarak birbiriyle mükemmel bir iletişim kurmaya başlar. Bunun amacı yukarıdaki tüm tartışmalara son verip sağ-sol beyin dengesini kurmaktır. Bu denge Yin Yang dengesidir. Beyinde 15 milyardan fazla hücre bulunmaktadır ve biz aciz kullar bunun maksimum sadece %10’unu yada %15’ini kullanabiliyoruz. Herkes geri kalan %90’a birgün nasıl erişileceğinin derdinde... Potansiyel kullanıma hazır ama hiç kullanılmayan bu kısım işte bu denge sayesinde kullanıma hazır hale geliyor.
Frekans ayarlarınız değişip arttıkça titreşimler her iki yarım kürenin de gelişmesini ve daha önce kullanmadığınız yüzdeleri yavaş yavaş kullanmanıza olanak sağlıyor. Sezgisel güçlerinizde artış, şifa, telepati vb doğa üstü sayılabilecek birtakım yetenekler tüm insanlar için sıradan günlük şeyler haline gelebiliyor. İnsanlar arasındaki iletişim sorunları ortadan kalkıyor. Bizi ayıran, ötekileştiren her türlü öğe teker teker ortadan kalkmaya başlıyor. Beden-zihin-ruh dengesini kurmayı başardığınızda ise sadece insanları değil, var olan herşeyi koşulsuz sevmeyi öğreniyorsunuz. Doğanın da, tüm diğer canlıların da sizinle BİR olduğunu idrak edebiliyorsunuza. O zaman kendiniz de dahil herşeyin illuzyon olduğu gerçeğini korkmadan algılayabiliyorsunuz. O zaman gerçekten “kaşık yok” oluyor.
Dengeyi kurmaya başladıkça, daha önce tek tarafta daha iyi olduğunuz yeteneğinizi artık diğer taraftaki yeteneklerinizle de birleştirmeye başlıyorsunuz. Yalnız bir matematik dehası değil, aynı zamanda kendini en etkileyici biçimde ifade etmeyi başaran bir gönül adamı da olmayı başarabiliyorsunuz. O zaman sağ sol beyin karmaşası ortadan kalkıyor.
Bizler ne sağ beyinli, ne de sol beyinli insanlarız.
Tam beyinli insanlarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder