Şimdiye dek titreşimlerden bahsederken daha çok ses ve müzik üzerine yoğunlaştık. Halbuki var olan her şeyin bir titreşimi var. Buna kokular da dahil.
Cansız sandığımız maddeler bile var oldukları sürece yaşayan varlıklardır. Bu yüzden de var olan her şey birbiriyle bağlantılı ve etkileşim halindedir. Tüm varlıkların kendine has yaşam enerjisi yani Çi’si vardır ve enerji sürekli hareket halindedir. Hareket halindeki enerjinin ölçüm birimi Hertz’dir (Hz).
Doğadaki her şey titreşir. Peki titreşim nedir? Vücudunuz ve etrafınızdaki her şey trilyonlarca minik hücrelerden oluşur. Bunlar sürekli kendi yörüngelerinde daireler çizerler ve hareket halindedirler. Bu esnada da etrafa bir titreşim enerjisi yayarlar. Enerjinin titreşimi her zamankinden daha sık atmaya başlarsa, frekansı da artar.
Sesler bizi etkileyen titreşimlere sahiptir. Peki ya kokular? Yanınızdan hoş kokulu biri geçtiği zaman, bir tütsü yaktığınız zaman, buhur yaptığınızda, hoş kokulu bir şampuan ya da sabunla yıkandığınızda, hiçbir koku sürünmediği halde bebeğinizi kokladığınızda nasıl etkilendiğinizi düşünün. Ya da tam tersi, bir çöpün yanından geçerken, otobüste ayakta giderken yanınızdakinin tam da koltukaltına denk geldiğinizde, havasız bir ortamda, hele böyle bir ortamda biri acımasızca gaz çıkarmışsa bunun sizde nasıl negatif titreşimler yarattığını hatırlayın.
Bitkisel yağların titreşimleri megahertz (MHz) olarak ölçülür. Saniyede bir milyon kez döngü yapar, ki bu elektrik hızından da fazladır. Aydınlanma, şifa ya da meditasyon çalışmalarında titreşimlerimizi artırmak için kokulardan faydalanabiliriz.
Örneğin en güçlü kokulardan biri olan gül kokusunun 320 MHz frekansı vardır. Tüm kokular içinde en fazla titreşim yayan gül, sevgiyi, saflığı, sadeliği, BİR olmayı, beden-zihin-ruh bütünlüğünü simgeler. Evrende sevgiden daha güçlü bir şey yoktur. Sevginin frekansı en etkili şifa gücüne sahiptir. Bu yüzden sevgiyi temsil etmesi açısından insanlar birbirine gül almayı tercih ederler.
İnsanların ve gıdaların biyo-frekanslarını ölçmek artık mümkün. Bruce Tainio ve Gary Young adlı iki biliminsanı bunu gerçekleştiren bir alet icat ettiler ve bu sayede hastalıklarla frekanslar arasındaki bağlantıyı kurmayı başardılar.
Aynı şekilde Dr. Royal Rife tüm hastalıkların kendine has frekansı olduğunu ispatlayarak frekans jeneratörü adında bir alet icat etti. Belli bir frekans uygulandığında kanserli hücrelerin öleceğini ve organların ve hücrelerin olması gereken frekansa getirildiğinde tekrar iyileşeceğini savundu.
Buna göre:
Sağlıklı insan beyni: 71-90 MHz
Sağlıklı insan bedeni: 62-68 MHz
Üşütünce: 58 MHz
Mantar enfeksiyonu: 55 MHz
Kanser: 42 MHz
Ölüm döşeği: 25 MHz
İşlenmiş market gıdası: 0 MHz
Taze ürün: 10-15 MHz
Kurutulmuş bitkisel gıda: 12-22 MHz
Taze bitkiler: 20-27 MHz
Tedavi edici esanslar/bitkisel yağlar: 52-320 MHz
Bütün yağlar aynı titreşim gücüne sahip değildir. Tedavi edici güce sahip en fazla titreşime sahip olan yağ 320 Mhz olarak ölçülmüştür. Yani saniyede 320 milyon döngü! Frekanslar 3 sahada incelenebilir:
- Düşük frekanslı yağlar – fiziksel değişim
- Orta frekanslı yağlar – duygusal değişim
- Yüksek frekanslı yağlar – ruhani gelişim ve farkındalık
Peki ülkemizde mevcut olan bazı yağların frekanslarına bakalım:
Gül: 320 MHz
Altın Otu: 181 MHz
Günlük/Buhur: 147 MHz
Lavanta: 118 MHz
Solucan otu: 105 MHz
Sarı papatya: 105 MHz
Melisa: 102 MHz
Ardıç: 98 MHz
Turunçgiller: 91 MHz
Melek otu: 85 MHz
Nane: 78 MHz
Fesleğen: 52 MHz
Peki bunlar üzerinde nasıl çalışmalar yapılmış? Deneklerden birinin eline dumanı tüten kahve bardağı tutuşturulmuş ve deneğin frekansı 3 saniye içinde 58 MHz’e düşmüş. Elinden kahve alınıp bitkisel yağlardan biri tutuşturulduğunda ise frekansı 21 saniye içinde tekrar 66 MHz’e çıkmış. Başka bir denek ise kahveyi tutmakla kalmamış bir yudum da tadına bakmış. 3 saniye içinde onun da frekansı 52 MHz’e düşüvermiş. Bu deneğe hiçbir bitkisel yağ koklatılmamış ve deneğin normal yaşantısına devam ederek tekrar başlangıç noktası olan 66 MHz’e ulaşması 3 gün sürmüş!
Yağların titreşimsel gücü herhangi bir gıdanın ya da bitkinin titreşimsel gücünden çok daha fazladır. Ayak altına sürülen bitkisel bir yağın tüm vücudu dolanıp en tepeye ulaşması sadece 1 dakika tutar. Bu yüzden kocakarı ilacı olarak ayak altınaVicks sürüp yatmak boşuna değildir. Yağların etkisi inanılmazdır. Bileğim çatladığında ve ayak bileğimin tendonları yırtıldığında aylarca alçı ve yürümeme yasağı getiren doktorlara inat sarı kantaron yağı ile 20 günde kendi kendimi iyileştirdiğimi hatırlıyorum.
Gül yağını ve lavanta yağını meditasyonlarda ve şifa seanslarında kullanıyorum. Hem şifayı uygulayan ben, hem de şifayı alan öğrencilerim çok çabuk alfa ve üzeri frekanslara ulaşıyoruz. Ellerimizin arasındaki Çi enerjisinin gücü daha da artıyor. Yağlardaki rahatlatıcı frekans beyindeki gereksiz çöpleri egale edip, rahatlamasına yardımcı oluyor ve odaklanmayı artırıyor.
Ortalama frekansı organlarınızdaki frekansa yakın bir yağı kullandığınızda, hasta olan organınızı iyileştirme şansınız çok yüksek. Gülün frekansı organlarımızın frekanslarından çok daha fazladır. Titreşimlerin Mucizevi Gücü yazımızda bunları paylaşmıştık. 320 MHz ayarında çalışan bir organ olmadığı için gül, doğrudan beyni muhatap alıyor; çünkü beyin 70-78 MHz arasında bir titreşime sahip. Dolayısıyla gül yağı doğrudan beyin hücrelerini iyileştiriyor ve beyin de ilgili organlara gerekli ayarı çekiyor. Nane yağının 78 MHz olması ise beynin titreşimlerine daha yakın olması açısından yine etkili bir sonuç sağlıyor. Lavantanın 59 MHz’lik titreşimleri ise neredeyse tüm organlara hitap edebilecek oranda, bu yüzden kendisine “evrensel yağ” adı konulmuştur. Düzenli lavanta yağı koklamak yüksek tansiyon, endişe, stres, depresyon, panik atak, yağlı cilt, yanık, kulak ağrısı, vertigo, öksürük gibi rahatsızlıklarda çok etkili sonuç verir. Nane yağı sinüzit, baş ağrısı, yorgunluk, astım tedavisinde; sedir ağacının yağı artrit, sistit, stres, saç kaybı, tüberküloz, bel soğukluğu, bronşit tedavilerinin yanı sıra böcek kaçırıcı olarak; günlük yağı yukarıdakilere ek olarak alejilerde, bağışıklığı güçlendirmede ve kanser tedavisinde kullanılmaktadır.
Bitkisel yağların en güzel yanı, bedenimizdeki toksinlerden ve olumsuz duygulardan farklı titreşimlere sahip olup onlarla özdeşleşmemeleridir. Bu sayede toksinlerden ve olumsuz duygulardan çabucak kurtulmamıza yardımcı olurlar. Kimi zaman da bilinçaltında yatan gizli ve su yüzüne çıkmayı bekleyen travmalarla yüzleşmemizi sağlayarak onlardan kurtulmamızı sağlarlar.
Dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, artık marketlere kadar inmiş bitkisel yağlardır. Sentetik ve ekstratlardan yapay olarak üretilen yağların frekansları, doğal ve zahmetli yollarla üretilen yağların frekanslarına kıyasla yok denecek kadar azdır.
Hoş kokulu, şifa dolu, bol titreşimli günler sizin olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder